"Katılımcıların sanatsal yeteneklerini geliştirmek, özgüven kazandırmak ve bütünsel yaşamı desteklemek amacıyla; enstrüman dersleri, resim, drama, dans, yoga ve theta healing danışmanlık hizmetleri sunarak, bireylerin içsel keşiflerini ve toplumsal bağlılıklarını teşvik eden etkinlikler düzenlemek."
Bu öneriler, akademinin sunduğu çeşitli derslerin ve etkinliklerin olumlu etkilerini yansıtırken, aynı zamanda topluma sağladığı katkıyı da vurgulamaktadır.
Akademi Doğa’da sanat yolculuğunuzu kendi ritminizde keşfedin! Bireysel enstrüman derslerimizle, alanında uzman eğitmenler eşliğinde tamamen size özel bir programla ilerleyebilir, yeteneklerinizi en verimli şekilde geliştirebilirsiniz.
✔ Kişiye özel eğitim programı ✔ Esnek ders saatleri ✔ Her seviyeye uygun içerik
İster yeni başlayın ister kendinizi daha da geliştirmek isteyin, bireysel derslerle hedeflerinize ulaşın!
Akademi Doğa'da sanatı birlikte keşfetmenin keyfini çıkarın! Resim, dans ve drama alanlarında sunduğumuz grup dersleriyle hem yaratıcı yönünüzü geliştirin hem de sanatı paylaşmanın büyüsünü yaşayın.
🎨 Resim: Fırçalar ve renkler eşliğinde hayal gücünüzü tuvale yansıtın. Temel tekniklerden ileri seviyeye kadar her yaşa uygun derslerimizle sanatınızı geliştirin.
💃 Dans: Hareketin ritmini keşfedin! Modern ve hiphop dans koreografileriyle dans etmeyi öğrenirken eğlenceli bir atmosferde yeteneklerinizi sergileyin.
🎭 Drama: Sahne ışıkları altında kendinizi ifade edin! Doğaçlama, rol yapma ve sahne performanslarıyla hem özgüveninizi hem de oyunculuk becerilerinizi geliştirin.
”The Associated Board Of The Royal Schools Of Music”
Türkiye’de 1992 yılında faaliyetlerine başlayan Kraliyet Müzik Okulları Birleşik Kurulu, dünyada yüzlerce ülkede, amatör veya profesyonel fark etmeksizin her yaş grubuna uygun müzik sınavları uygulayan bir kuruldur. Hazırlık sınavı, seviye sınavları, ve diploma sınavları kategorilerinde gerçekleşen sınavlara, her yıl, dünyanın birçok ülkesinden yüzbinlerce aday katılmaktadır.
ABRSM eğitim metotları özel olarak hazırlanmış müfredatları içermektedir ve uluslararası düzeyde kabul gören akreditasyon kurumu Ofqual tarafından akredite edilmiştir. Lisans Diploması ise ülkemizde Y.Ö.K. tarafından Ön Lisansa denk kabul edilmektedir.
Akademi Doğa Sanat ve Yaşam Akademisi Associated Board of Royal Schools of Music (ABRSM) yetkili sınav ve eğitim merkezidir. Sertifika veya diploma sınavlarına katılmak isteyen öğrencilerimiz, deneyimli eğitmenlerimiz ile yapacakları seviye belirleme görüşmesi sonrası kişiye özel hazırlanacak planlama doğrultusunda, sınavlara sistemli ve tam donanımlı olarak hazırlanmaktadır.
Bazen bir melodi, ruhumuzun en derinlerine dokunur ve anlatamadığımız hisleri bizden önce alıp döker içimizden evrene. Bir enstrümanda yankılanan notalar, duygu fırtınalarını yatıştırır; titreyen ses, kalbimizin kırık parçalarını birbirine bağlar. Müzik, ruhumuzun konuştuğu dildir; kelimelerin yetersiz kaldığı yerde başlayan bir büyü… Dilsizlerin dilidir. Her insanın içinde bir şarkı saklıdır. Kimi hüzünlü bir ağıt gibi yankılanır, kimi umut dolu bir ezgi gibi naifçe duyurur sesini. Gecenin sessizliğinde çalan bir melodide, bir sokak müzisyeninin şarkısında kayboluruz. Rüzgarın ağaçlara fısıldadığı o ritmi duyar mısın? Yağmurun toprağa düşerken bestelediği şarkıyı? Müzik doğanın kalp atışıdır, ritminde duruluğu saklar. Gördüğümüz her yeşilde, dokunduğumuz her mavide işittiğimiz bir melodi gizlidir. Ve bu melodiler anıları diri tutar. Bir şarkı, yıllar öncesine ışınlayabilir bizi; çocukluğumuzun neşeli kahkahalarına, ilk aşkın heyecanına, bir vedanın hüznüne... Oysa zaman dediğimiz şey, bir melodinin içinde saklıdır. Aynı şarkıyı yeniden dinlediğinde minik bir hatırlama hissi usulca yanına sokulur, fısıltılarla kulağına eski duyguları hatırlatır. Bazen bir duyguyla belki de bir düşünceyle. Ancak müzik yalnızca duyulanlardan ibaret değildir. Sessizliğin içinde bile bir hissiyat saklıdır; kalbimizin ritminde, nefesimizin akışında, bulutların yağmurları doğurduğu o derin sessizlikte... Bazen durup dinlemek gerekir; dünyanın, ruhumuzun ve evrenin kendi melodisini. Ve işte o zaman fark ederiz ki müzik, sadece bir sanat değil; bir varoluş biçimidir. Bizimle birlikte doğan, bizimle birlikte yaşayan ve biz gittikten sonra bile yankılanmaya devam eden doğadır. Durhan Doğa İçin Çal: https://youtu.be/ThsfNjsfWKg?si=yZl7ShPynB50Lu7F
Müzik, insanın en içsel ve en güçlü ifade biçimlerinden biridir. Fakat müziğin kalbi, ritimde atar. İşte tam da bu yüzden bateri, yalnızca bir enstrüman değil, aynı zamanda duygunun, enerjinin ve özgürlüğün sembolüdür. Bateri çalmak, sadece bagetleri davullara vurmak değildir; hissetmek, akışa kapılmak ve müziği vücudunun bir parçası haline getirmektir. Çalınan her nota, hissedilen ritmin dışa vurumu olur. Bateristler, bir grubun omurgasıdır. Şarkının temposunu belirleyen, atmosferi inşa eden, dinleyiciyi ayağa kaldıran veya derin bir melankoliye sürükleyen gizli güçtürler. Bateri çalmaya başladığınızda zaman kavramı değişir. Eller ve ayaklar bağımsız çalışmayı öğrenir, beyin farklı ritimleri aynı anda yönetmeye başlar. İlk başta karmaşık gelen her şey, zamanla bir refleks haline gelir. Belli bir noktada, artık sadece çalmaktan öteye geçip nefes alıp veriyorsunuzdur. Bateri çalmak, sabır ve disiplin de gerektirir. Bir kez o ritmin içine girdiğinde, başka hiçbir şeyin bu kadar tatmin edici olmadığını anlarsın. Sahnede, stüdyoda ya da sadece odanda bir ritim tuttuğunda, hayatın temposuna sen yön verirsin. Ve en güzeli, bateri çalmak asla sadece bir müzikal beceri değildir; öfkeyi, tutkuyu, mutluluğu, hüznü anlatmanın bir yoludur. İfadedir. Bazen sessizliği bile vuruşlarınla anlatabilirsin. Sonuçta, bateri çalmak bir sanattır. Kimi zaman fırtına gibi esersin, kimi zaman esintinin kendisi olursun. Ama her zaman hissedersin ve hissettirirsin. Çünkü bateri, sadece bir enstrüman değil, ritmin ta kendisidir. Durhan
Sanatın üzerimde bıraktığı etkiyi yansıtmak istedim. Hayatta en çok önemsediğim iki şey sanat ve balıklar. Bu nedenle, ikisini bir kompozisyonda bir araya getirdim. Balıklar sürü halinde yüzer; bu yüzden yukarıdaki üç yapboz parçasını bir grup olarak konumlandırdım. Bu parçalar, balıkları ve onların birlikteliğini simgeliyor. Aynı zamanda, sanatın da bir bütün olduğunu vurgulamak istedim.
Resmimde, sanatın hayatımı nasıl düzelttiğini yansıttım. Fırçamı saran ipler, yaşadığım zorlukları temsil ediyor. Ne kadar dolaşmış olsalar da, sanatın beni etkilediğini ve dönüştürdüğünü anlatmak istedim. Sanat, hayatımı bir araya getiren, parçaları bütünleştiren bir güç. Bu eserimle, onun üzerimdeki etkisini ve hayatımdaki yerini ifade etmeye çalıştım.
Zaman akar gider; bazen yavaş, bazen hızlı, bazen fark ettirmeden… Ama bazı anlar vardır ki, bir şarkı çalar ve zaman da sizinle beraber olduğunuz yerde durur. Nefesinizi tutarsınız, siz ve dünya. O anda sadece sen ve o melodi varsındır. Bir şarkının anıya dönüşmesi, aslında bir mucizedir. Duyduğumuz notaların, kalbimizde iz bırakabilmesi... Kulağa imkansız gibi geliyor, değil mi? Aynı şarkıyı binlerce kişi dinlerken, neden senin için bambaşka bir anlam taşır ki? Açıklaması basittir aslında. Çünkü müzik sadece kulağa değil, ruha da dokunur. İlk aşkınla göz göze geldiğin o an, arkada çalan parçayla mühürlenir an mesela. Yıllar geçer, insanlar değişir ama o şarkı çaldığında, kalbin yerini unutmaz. İçine işleyen melodi, geçmişin katlanmış bir sayfasını açar. Gözlerini kaparsın; bir kış sabahı, gözlerin puslu, hava soğuk, yine de umut dolu... Ve o şarkı, hala orada. Her insanın içinde gizli bir arşiv vardır. Müzik de bu arşivin anahtarıdır. Bazen bir intro, bazen sözlerin yaşanmışlığı… Ve birden bire, unuttuğunu sandığın duygular, yeniden nefes almaya başlar. Bilim, bunu "otobiyografik hafıza"yla açıklar. Ama biz müzisyenler, yazarlar ve duyguların peşinden sürüklenenler, buna "büyü" deriz. Bir şarkı sadece şarkı değildir. Bir veda mektubudur bazen. Bazen hiç söyleyemediklerinin sesi. Bazen ise bir sarılmanın bıraktığı sıcaklık, Ve bazen de yıllar sonra hatırlanan tek detay… Müzik, insanın zamana karşı yazdığı mektuptur. Notaların arasına sakladığımız hayaller, kırıklıklar, sevinçler... Bazen biri gelir, çok seversin. Sonra o gider ama arkasında sana bir şarkı bırakır. Ve o şarkı, seninle birlikte ölene kadar yaşamaya devam eder. Her dinleyişinde seninle beraber o şarkıya yüklediğin anlam da değişir. O şarkı, seni sen yapan o eski hâline bir yolculuk biletidir artık. Benim için de öyle bir şarkı var mesela. Ne zaman bir yerlerde duysam, o sonbahar akşamına dönüyorum. Elimde kalemim, yanımda artık -belki de hiç var olmamış- olmayan biri… Sessizce dinlediğimiz o şarkılar, bize unutulmayacak bir arşiv oluyor. Oysa ki zaman her şeyi almıştı. Şarkılar hariç. Şimdi o melodiyi her duyduğumda, kaybettiklerimi değil; hissettiklerimi hatırlıyorum. İçimde eksilmeyen bir hissiyat, İçimde eksilmeyen bir “sen” gibi... Müzik zamanı durdurmaz belki, ama seni, o zamanın tam ortasına bırakabilir. Ve bazen, geçmişin o naif melodisi bugünün yarasına ilaç olur. Kimi zaman bir tebessüm, kimi zaman bir gözyaşı... Ama hep bir hatırlayış, hep bir dönüş. Çünkü müzik, bizi zamanın içinde bulabilecek tek şeydir.
